Gün İçinde Enerjiyi Yüksek Tutmanın İpuçları
Hepimiz gün içinde azalan enerjimizden yakınıyoruz. Ne kadar uyursak uyuyalım, güne bir nebze dinlenmiş ve enerji dolu başlıyoruz. Ancak hem değişen duygu durumlarımız hem de yiyip içtiklerimiz enerjimizi fazlasıyla etkiliyor. Yoğun iş hayatının stresi, kalabalık şehirlerin gürültüsü, sürekli ekranlara bakmak zorunda olmak ve hareketsizlik; sadece bedenimizi değil ruhumuzu da etkiliyor. Bu da ciddi bir enerji düşüşü demek. Öte yandan, kahvaltı haricinde tükettiğimiz besinler, bilhassa karbonhidrat ağırlıklı beslenme, enerjimizi direkt ‘uyku durumu’na sokuyor. Eğer yeterli su tüketmezsek akşamı zor getiriyor, günü ‘kalitesiz’ geçirmiş oluyoruz. Ve sonunda isyan ediyoruz: Nerede o sabahki enerjimiz?
Mola da bir ödüllendirmedir
Gerek evde gerek işte ne kadar yoğun olursanız olun, kısa molalar vermekten kaçınmayın. Mola vermek sadece sevdiğimiz şeyleri yiyip içmek ya da başkalarıyla laflamak değildir. Molaları ne kadar kaliteli kullanırsanız yaptığınız işlerin niteliği de olumlu yönde değişecektir. Mesela vereceğiniz on beş dakikalık bir molada egzersiz yapabilirsiniz. Kafa dağıtmak için kitap okuyabilirsiniz. Birkaç şarkı dinleyip rahatlayabilirsiniz.
İş dışında ekranlara veda
Bugün dijital ortamdan ve ekranlardan uzak kalarak çalışmak hiç mümkün değil. Mail göndermek, iş takip etmek, rapor hazırlamak, yazı yazmak, okumak, görsel çalışmak, haberleri ve sosyal medyayı izlemek ve hatta bir şeyler izleyip dinlemek için daima ekranlarla temas halindeyiz. Bunun için günlük işlerimiz bittiğinde mutlaka ama mutlaka ekranlardan uzaklaşmamız gerekiyor. Ekran bağımlılığı; yeme-içme şeklimizden insanlarla ilişkimize, uyku kalitemizden gün içinde kaliteli zaman geçirmemize kadar her şeyi etkileyebilir. Bu etki elbette ki olumsuz oluyor.
Su her şeydir
O kadar yoğun bir hayatın içindeyiz ki suyu sadece ağzımız kuruduğunda ya da ilaç içerken hatırlıyoruz. Oysa günlük su içme miktarımız bizler için hayati bir öneme sahiptir. Hem beden hem de ruh sağlığı için suyla olan ilişkimizi gözden geçirmeli, abartmamak kaydıyla mutlaka su tüketimini artırmalıyız. Su, gün içindeki enerjimizin düşürmemek için en büyük mücadele arkadaşımızdır, bunu asla unutmamalıyız.
Ağır yemekler enerji vermez
Karbonhidrat ağırlıklı beslenmek, doyamama korkusuyla 1,5 porsiyonu gözden çıkarmak, yemekten sonra mutlaka tatlı da yemek, asitli içecekler tüketmek… Tüm bunlar bize enerji vermez, aksine enerjimizi en hızlı biçimde tüketir. Yemekten sonra yaşadığımız ağırlık ve uyuma isteği de bunun ispatıdır. Hafif öğünlere güvenmeli ve mümkün olduğunca doymak için değil, beslemek için yemeliyiz.
Bağırsak florasını önemsemek
Son yıllarda en çok dikkat çeken konulardan biri de beyin ve bağırsak ilişkisi. Bu yönde pek çok araştırma yapılıyor, kitaplar yazılıyor. Bilimsel makaleler ve tetkikler, bu ilişkini ne kadar hayati olduğunu ispatlıyor. Güçsüz bir bağırsak florası insanın duygu dünyasını ve yaşayış biçimini çok olumsuz etkiliyor. Prebiyotik özelliği olan ve lifli besinleri hayatımıza sokmak bu anlamda çok önemli. Yediklerimizi içtiklerimizi en iyi biçimde sindirebilmemiz için bağırsak floramızın son derece sağlıklı olması gerekiyor. Sadece sindirim için sağlıklı bir ruh hali için de bağırsak sağlığımızı düşünmek zorundayız.
Magnezyuma güvenin
Son yıllarda enerji azlığından, kronik yorgunluktan ve hatta depresyondan yana şikayetçi olan insanlara hekimler tarafından magnezyum desteği öneriliyor. Güçlü bir beslenmenin ve egzersizin yanına magnezyum desteği konulduğunda hem bedenen hem de ruhen insanlar çok daha enerjik hissettiklerini belirtiyorlar. Bir kontrolden geçerek vücudunuzdaki magnezyum seviyesini izleyebilir ve hekiminize danışarak yeterli dozda magnezyum takviyesi alabilirsiniz.
Etiketler: yüksek enerji, yorgunluk, halsizlik, enerji artırmak
Ekim 10, 2022
Listeye dön