Hyaluronik asit aslında vücut tarafından üretilen, doğal olarak oluşan bir şeker molekülüdür. Molekül çoğunlukla cildimizde, eklemlerimizde ve gözlerimizde bulunur. Vücudumuzda bulunduğu alanları nemli ve yağlı tutar. Asit molekülü nemlendirici olarak sınıflandırılır, yani ciltteki nemi yenilemek için suyu çeker ve ona bağlanır. Ayrıca suyun epidermis yoluyla buharlaşmasını önler. Hyaluronik asit o kadar güçlüdür ki moleküler ağırlığının 1000 katına kadar dayanabilir. Bu, nemli ve sağlıklı görünen bir cilt anlamına gelir. Ne yazık ki, yaşlandıkça vücudumuzun ürettiği hyaluronik asit miktarı ve hidrasyon azalır. Buna bağlı olarak cildimizde kırışıklıklar, ince çizgiler ve kuruluk gelişir. Bu nedenle yüksek kaliteli hyaluronik asit molekülüne sahip bir cilt bakım ürünü cildi nemlendirebilir ve erken yaşlanma belirtilerini uzak tutabilir.
Piyasada bu kadar çok formül varken cildiniz ile uyumlu olan, doğru hyaluronik asidi seçmek çok zor. Burada kullanılan hyaluronik asidin moleküler boyutu, ürünün cilt tarafından emiliminde büyük önem taşımaktadır.
Yüksek ve Düşük Hyaluronik Asit: Hangisini Kullanmalısınız?
Hyaluronik asit, 4000 ila 8.000.000 dalton arasında bir moleküler ağırlığa sahiptir. Ve moleküler ağırlığa bağlı olarak cilt üzerindeki etkisi de değişir. Hyaluronik asit molekülü büyüdükçe ve moleküler ağırlık arttıkça, hyaluronik asit insan derisinin yüzeyine daha yakın kalır. Yani farklı moleküler ağırlıklar cildin farklı seviyelerine nüfuz eder. Molekül ağırlığı daha düşük olan moleküller daha küçüktür ve bu nedenle derinin daha derin katmanlarına ulaşabilirler. Orada cildin nem içeriğini korurlar. Molekül ağırlığı yüksek olanlar ise, daha kısa bir ömürle en görünür sonuçları verebilecekleri yerde, yüzeye daha yakın kalırlar. Sonuçlar bir sonraki temizlik ritüelinizde yıkanacağından kalıcı bir etkisi yoktur.
Geliştirilmiş hücreler arası iletişim yeteneği sayesinde düşük molekül ağırlığına sahip hyaluronik asit birçok avantaj sağlar. Yüksek moleküler ağırlıklı hyaluronik asit ile karşılaştırıldığında cilt durumu ve görünümü için; sebum üretimini düzenler, cilt dokusunu ve cilt bariyerini iyileştirir, kırışıklıkları azaltır ve hidrasyonu artırır, antienflamatuar etkiye sahiptir.
Düşük moleküler ağırlıklı hyaluronik asit, cilde nüfuz ettiğinde ağırlığının 1000 katına kadar su tutabilir ve bunu yaparken cilde yumuşak, dolgun bir doku ve daha eşit bir cilt tonu sağlar. Derinlemesine bir cilt penetrasyonu sağlayarak ciltte çok geniş bir biyolojik aktivite gösterir; Stratum corneum (epidermisin beş tabakasının en üst kısmında yer alır. Genellikle “ölü hücre” tabakası olarak bilinirdi, ancak günümüzde, çok iyi korunmuş sağlıklı bir cildin sürekliliği için hayati fonksiyonlara sahip olduğunu biliyoruz.) lipidlerinin üretimini uyarır ve onları korur. Bu sayede ince çizgileri ve kırışıklıkları da iyileştirebilir. Bunun da ötesinde, hyaluronik asit cilt bariyerine karşı naziktir, bu da kuru veya susuz kalmış cildiniz için iyi bir seçim olduğunu gösterir.
Hyaluronik Asit Serumundan Nasıl Yararlanılır?
Hyaluronik asit nemi çekip tutabilse de, bu nemin zamanla buharlaşmasını engellemez. Bu nedenle, rutininize cilt bakım yağı yada kremi gibi yumuşatıcı / nemlendirici bir bileşen ekleyerek faydaları en üst düzeye çıkarmak önemlidir. Bu tarz bir krem, Hyaluronik asit tarafından cilde çekilen nemi hapseder ve ikisi birlikte çalışarak cildin hem nemli olmasını hem de bu şekilde kalmasını sağlar. Bu kaçınılmaz nem kaybını dengelemek ve dolayısıyla kuruluk, çizgi, kırışıklık ve diğer yaşlanma belirtilerini en aza indirmek ve hyaluronik asidin tüm faydalarından yararlanabilmek için günlük rutininize mutlaka cildinize uygun bir nemlendirici de ekleyin.