Aromaterapi terimi ilk olarak 1928'de ailesinin parfümeri işinde çalışan bir Fransız kimyager olan Gattefossé tarafından kullanıldı. Lavantanın elindeki ciddi bir yanığı hızla iyileştirdiğini ve yara izini önlemeye yardımcı olduğunu tesadüfen keşfettikten sonra, yağların tedavi edici olanaklarıyla büyülendi. Ayrıca, uçucu yağların birçoğunun, bütünlüklerinde, sentetik ikamelerinden veya izole edilmiş aktif bileşenlerinden daha etkili olduğunu buldu. Daha 1904 gibi erken bir tarihte Cuthbert Hall, okaliptüs yağının doğal formundaki antiseptik gücünün, izole edilmiş ana aktif bileşeni olan 'okaliptol' veya 'sineol'den daha güçlü olduğunu göstermişti.
Başka bir Fransız doktor ve bilim adamı olan Dr Jean Valnet, belirli tıbbi ve psikiyatrik bozuklukları başarılı bir şekilde tedavi edebildiği programının bir parçası olarak uçucu yağlar kullandı ve sonuçları 1964'te Aromatherapie olarak yayınlandı.
Aromaterapi Nedir?
'Aromaterapi' kelimesi, bazı açılardan, sadece koku alma duyumuz ve duygular üzerinde çalışan bir şifa şekli olduğunu düşündürüyor olması nedeniyle yanıltıcı olabilir. Kokusu dışında, her uçucu yağ, vücudun kimyasıyla doğrudan etkileşime giren ve daha sonra belirli organları veya sistemleri bir bütün olarak etkileyen bileşen kombinasyonuna sahiptir. Örneğin, yağlar masaj şeklinde haricen kullanıldığında cilt tarafından kolayca emilir ve vücutta kan dolaşım sisteminde taşınır. Bu durum, ayak tabanlarına bir diş sarımsak sürme ile örneklenebilir; uçucu yağ içeriği kana alınacak ve bir süre sonra koku nefeste belirecektir.
Uçucu Yağlar Vücudumuzda Nasıl Çalışır?
Farklı uçucu yağlar deriden değişen oranlarda emilir. Örneğin: Terebentin: 20 dakika, okaliptüs ve kekik: 20-40 dakika, anason, bergamot ve limon: 40-60 dakika, citronella, çam, lavanta ve ıtır: 60-80 dakika, kişniş ve nane: 100–120 dakikada vücudumuz tarafından emilmektedir.
Uçucu yağların insan vücuduyla nasıl bir ilişki içinde olduklarını etki biçimlerine göre gruplandırabiliriz: farmakolojik, fizyolojik ve psikolojik.
Farmakolojik etki, uçucu bir yağ kan dolaşımına girdiğinde ve hormonlar, enzimler vb. ile reaksiyona girdiğinde meydana gelen kimyasal değişikliklerle ilgilidir.
Fizyolojik etki, uçucu yağın vücut sistemlerini yatıştırıcı, uyarıcı vb. nasıl etkilediği ile ilgilidir.
Psikolojik etki, bir uçucu (esansiyel) yağ solunduğunda gerçekleşir ve kişi onun kokusuna tepki verir.
İlk iki nokta ile ilgili olarak, aromaterapinin tıbbi aromatik bitkicilik veya fitoterapi geleneği ile büyük bir ortak yönü vardır. Başka bir deyişle, önemli olan sadece aroma değil, aynı zamanda yağlar ve vücut arasındaki kimyasal etkileşimdir ve meydana gelen fiziksel değişimlerdir.
Aromaterapi uygulaması, bitkisel tıbbın daha geniş alanının bir parçası olarak görülebilir, çünkü uçucu yağ, bir bitkinin bir tedavi olarak hazırlanabileceği birçok yoldan sadece biridir. Ayrıca bitkisel tıpta genellikle bir bitkinin etkisi diğerleriyle birleştirilerek desteklenir. Buna sinerjik karışımlar denir.
Uçucu Yağlar Nasıl Kullanılır?
Günümüz aromaterapi 'uygulama kuralları' ile uyumlu genel bir kural olarak, uçucu yağları yalnızca harici ürünler (Balm, Krem, Şampuan ..vb.) ile birlikte kullanmak en doğru yoldur. Bunun nedeni, esas olarak yağların yüksek konsantrasyonu ve seyreltilmemiş formda mukoza zarlarında ve hassas mide astarında neden olabilecek potansiyel tahriş veya hasardır. Solunduğunda ise kişinin ruh halini veya duygularını etkileyebilir ve aynı zamanda vücutta fizyolojik değişikliklere neden olabilir. Nitekim, 1963'te yapılan bir Japon deneyinde, uçucu yağların sindirim sistemi üzerindeki etkilerinin, solunduklarında, yutulduğundan daha güçlü olduğu bulunmuştur. Soluma yolu ile akciğerlere taşınan uçucu yağlar (maddenin 3. hali - gaz hali) çok daha hızlı bir şekilde kan dolaşım sistemine karışır.
Günümüz kozmetik endüstrisi uçucu yağların bileşenleri olarak bilinen alerjenlerini sentetik olarak kopyalayarak/üreterek daha ucuza mal etme misyonu ile ilerlemektedir. Esans (Parfüm) olarak bilinen bu içerikler ile birçok kozmetik ürün kokulandırılmaktadır. Sentetik olarak bir araya getiren bu bileşenler ile elde edilen esanslarla yukarıda bahsettiğimiz gibi bir aromaterapi ve fayda süreci yaşanması söz konusu değildir.
Vücut Sistemlerine Etkileri
Cilt: Cilt sorunları genellikle kanda toksin birikmesi, hormonal dengesizlik veya sinirsel ve duygusal sıkıntılar gibi daha derin bir durumun yüzeysel olarak oluşumudur. Bu alanda, uçucu yağların çok yönlülüğü değerli hale gelir çünkü bu tür şikayetlerle çeşitli düzeylerde mücadele edebilirler.
Dolaşım Sistemi, Kaslar ve Eklemler: Uçucu yağlar deri ve mukoza yoluyla kan dolaşımına kolayca emilir ve bir bütün olarak dolaşımın doğasını etkiler.
Solunum Sistemi: Burun, boğaz ve solunum yolu, uçucu yağlarla tedaviye çok iyi yanıt veren bölgelerdir. Soluma ile bronşlara ulaşan uçucu yağ bileşenleri birçok solunum yolu rahatsızlığı için faydalı olan bronşiyal sekresyonun artmasına (koruyucu bir reaksiyon) neden olurlar.
Bağışıklık Sistemi: Neredeyse tüm uçucu yağlar bakterisit özelliklere sahiptir ve beyaz kan hücrelerinin üretimini teşvik ederek bulaşıcı hastalıkları önlemeye ve tedavi etmeye yardımcı olabilirler. Tropik bölgelerde sıtma ve tifo gibi enfeksiyonlar, Orta Çağ'da veba salgınları sırasında keşfedilen faydaları aromatik bitki ve yağlara yüksek itibar kazandırmıştır.
Sinir Sistemi: Son araştırmalar, birçok yağın özelliklerinin geleneksel olarak kabul edilen görüşlere karşıt geldiğini göstermektedir. Bazı yağlar 'adaptojen' olarak bilinir, yani vücudun sistemleri üzerinde dengeleyici veya normalleştirici bir etkiye sahiptirler. 'Rahatlatıcı' ve 'canlandırıcı' gibi kelimeler genellikle fizyolojik etkiden ziyade koku tanımı ve duygusal tepki ile ilgilidir - ikisi birbiriyle ilişkili olsa da. Sonuç olarak, bergamot, melisa veya limon gibi yağlar sinir sistemini yatıştırırken, "ruhu" canlandırabilir. Tersine, yasemin, ylang ylang ve neroli gibi yağlar sinir uyarıcı olabilir, ancak daha ince bir duygusal düzeyde yatıştırıcı ve rahatlatıcı olabilir.